İzmir’in Aliağa'da yapılmak istenen tesisi için ‘İşlemin yürütmesinin durdurulmasına itiraz yolu kapalı olmak üzere’ karar verildi.
İzmir’in Aliağa ilçesinin Şehitkemal Mahallesi Akçakise bölgesinde yapılmak istenen Batı Ege ve Güney Marmara Endüstriyel Atık (Cüruf) Berteraf tesisi için verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu’ kararının yürütmesinin durdurulması ve kararın iptal edilmesine ilişkin açılan davada İzmir 3. İdare Mahkemesi ‘İşlemin yürütmesinin durdurulmasına itiraz yolu kapalı olmak üzere’ karar verdi. Konu hakkında açıklama yapan Aliağa Çevre Platformu (ALÇEP) Sözcüsü Zeki Küçükakyüz, “Bizler yöre halkı olarak ‘Meralarımızın, su kaynaklarımızın, zeytinliklerimizin, bal ormanımızın bulunduğu beş köyün tam ortasında bulunan, bizim için olmazsa olmaz öneme sahip bu bölgenin zehir bölgesi olmasına izin vermeyeceğiz! Kendi zehrimiz yetmiyormuş gibi yedi ilin zehrinin de bölgemize taşınmasına müsade etmeyeceğiz!’ demiştik ve idare mahkemesi de bizim ne kadar haklı olduğumuzu teyit etmiş oldu. Haklı mücadelemize devam edeceğimizi, mahkemenin işlemi tamamen iptal edene kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi buradan yetkililere duyurmak istiyoruz,” ifadelerini kullandı.
Kömür bazlı çelik üretim kapasitesi azalması gerekirken yükseldi
Global Energy Monitor‘ün yeni raporuna göre, dünya genelinde geliştirilmekte olan ve ‘yüksek fırın-bazik oksijen fırını’ üretim yöntemini izleyen kömür bazlı çelik üretim kapasitesi, uzun vadeli karbonsuzlaştırma hedeflerine ulaşmak için dünyanın toplam kapasitesindeki payının önemli ölçüde azalması gerektiği bir dönemde yükseldi. Küresel Çelik Tesisleri Takipçisi’ndeki yıllık veri araştırması, geliştirilmekte olan kömüre dayalı kapasitenin neredeyse tamamının Asya’da olduğunu (%99) ve Çin ile Hindistan’ın bu gelişmelerin çoğunluğunu elinde tuttuğunu ortaya koyuyor. Hindistan ilk kez Çin’i geçerek kömür bazlı kapasitenin en büyük geliştiricisi oldu. Hindistan, kömür bazlı kapasitenin %40’ına sahipken, Çin %39’undan sorumlu. Ancak kömüre dayalı çelik üretimi son yıllarda payının bir kısmını daha temiz üretim biçimlerine devretmiş olsa da geçiş çok yavaş ilerliyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2050’ye kadar Net-Sıfır senaryosuna göre, ‘elektrik ark ocaklı’ kapasitenin toplam payı 2050’ye kadar %53’e ulaşmalı. Bu da 347 metrik ton kömür bazlı kapasitenin emekliye ayrılması veya iptal edilmesi ve 610 metrik ton elektrik ark ocağı kapasitesinin mevcut filoya eklenmesi gerektiği anlamına geliyor.
Şehir içindeki askeri kışlalar kent dışına taşınacak
Cumhuriyet’ten Şeyda Öztürk’ün haberine göre, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından 15 Temmuz 2016’da düzenlenen darbe girişiminin ardından, şehir içindeki askeri kışlaları kent dışına taşıma kararı alındı. Dönemin bakanları tarafından bu alanların imara açılmayacağı ve ‘yeşil’ olarak kalacağı her fırsatta söylenmesine karşın, rant ağır bastı. Değeri yüksek fiyatlarla ölçülen bölgelerde bulunan askeri alanlar bir bir imara açıldı. Bu ranttan da en büyük payı İstanbul’daki kışlalar aldı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Şehir Plancıları Odası’nın verilerine göre İstanbul’un %10’unu oluşturan bu askeri alanlar, aynı zamanda yeşilliklerden oluşuyordu. İmara açılan alanların içerisinde değerli olarak görülen Bakırköy, Beşiktaş, Sarıyer ve Çekmeköy gibi bölgeler yer aldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı şirket Çekmeköy Kışlası’nın bulunduğu alandaki 296 bin 923 metrekarelik bölümünde konut projesi gerçekleştirmek için adım attı. Projenin ÇED dosyasına göre şirket, Çınarköy Evleri Projesi’yle birlikte alanda villa ve konut inşa ediyor. Dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, bazı alanların deprem zamanında rezerv alanı olarak kullanılabileceğini ancak tüm Türkiye ele alındığında bunun %1-2’ye tekabül edeceğini söylemişti. İmara açılan alanlardaki projeler, birçok kesim tarafından ‘lüks’ olarak tanımlandı. Darbe girişiminden önce, Zeytinburnu’nda bulunan Eski Tank Bakım Fabrikası’nın arazisi askeri alandan çıkartıldıktan sonra imara açılmıştı. Aynı şekilde Maslak’taki askeri arazi de darbeden hemen önce imara açılmıştı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ödülü ilk kez küresel bir koalisyona verildi
Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, 'Temiz, Sağlıklı ve Sürdürülebilir Bir Çevreye Yönelik İnsan Haklarının Evrensel Kabulü İçin Sivil Toplum, Yerli Halklar, Sosyal Hareketler ve Yerel Topluluklar Küresel Koalisyonu' en yüksek Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ödülü’ne layık görüldü. 20 Temmuz’da gerçekleştirilen oylamada ‘Temiz, Sağlıklı ve Sürdürülebilir Bir Çevreye Yönelik İnsan Haklarının Evrensel Kabulü İçin Sivil Toplum, Yerli Halklar, Sosyal Hareketler ve Yerel Topluluklar Küresel Koalisyonu’, BM Genel Kurulu (UNGA) tarafından sağlıklı bir çevre hakkının tanınmasını savunmadaki temel rolü nedeniyle 2023 BM İnsan Hakları Ödülü’nün kazananlarından biri olarak kabul edildi. Her beş yılda bir aynı anda birkaç kazanana birden verilen BM İnsan Hakları Ödülü, bu yıl ilk kez küresel bir koalisyona verildi. Ödülün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‘nin 75. yıldönümü olan 10 Aralık’ta New York’ta verilecek olması, bu takdiri daha da özel kılıyor. Onlarca yıl önce oluşturulan koalisyon kapsamında, 75’ten fazla ülkeden bin 350 kişi BM düzeyinde temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının tanınması amacıyla bir dönüm noktasına ulaşmak için çaba gösteriyor. Gezegenimizin çok ihtiyaç duyulan korunmasını ve insan haklarının yerine getirilmesini ilerletmek için işbirliği yapmanın önemini vurgulayan ödül, herkes için katılımcı alanların korunması gereğini kabul ediyor